
I. Selim ya da bilinen adıyla Yavuz Sultan Selim, Osmanlı İmparatorluğu’nun 9. padişahıdır ve 1512-1520 yılları arasında 8 yıl hüküm sürmüştür. 2.092.000 km2 olan Osmanlı topraklarını 8 yıl gibi kısa bir sürede 3 kat büyütmüş ve ölümünde imparatorluk topraklarının 1.702.000 km2‘si Avrupa’da, 1.905.000 km2‘si Asya’da ve 2.500.000 km2‘si Afrika’da olmak üzere toplam 6.557.000 km2‘ye çıkarmıştır. Yavuz Selim kısa sürede başardığı işlerden ötürü “Zamanının İskenderi” unvanına layık görülmüştür. “Hâdim’ül-Haremeyn’uş-Şerifeyn” (İki kutsal caminin hizmetkârı) unvanına ve divan edebiyatında “Selîmî” mahlasına sahiptir.
Yavuz Selim‘e “yavuz” lakabı, cesaretli, sert, kararlı ve acımasız olduğu için verilmiştir. Yavuz, Türkçede sert, katı, acımasız gibi anlamlara gelir. Yavuz Selim, babası II.Bayezid’in kardeşi ve taht kavgalarında yer almıştı. İlk olarak 1512 yılında babası II.Bayezid’i tahttan indirerek Osmanlı İmparatorluğu’nun başına geçti. Ardından birçok sefer düzenleyerek imparatorluğun sınırlarını genişletti. Bu seferler sırasında, özellikle Safevi İran ve Memlük Devleti gibi güçlü düşmanları yenmesi ve askerlerine karşı sert tutumu ile tanındı.
“Cesaretiyle Yaşamayan, Esaretiyle Ölür”Yavuz Sultan Selim

Yaşamı ve Hayatı
I. Selim, 10 Ekim 1470‘te doğmuştur. Babası II. Bayezid Osmanlı İmparatorluğu’nun 9. padişahıdır. Annesi II. Gülbahar Hatun’dur başka kaynaklarda annesinin Ayşe Hatun olduğu ve babasının Dulkadiroğlu Alaüddevle Bozkurt Bey olduğu yazmaktadır. Kayıtlarda baba adının Abdüssamed olduğu için bazı tarihçiler cariye kökenli olduğunu söyler. Bir başka rivayete göre Trabzon’da bir Rum papazının kızıdır. Türk Tarih Kurumunun yayımladığı bir belgedeyse Dulkadiroğulları beyliğinden olduğu yazmaktadır.
Yavuz Sultan Selim’in Şehzâdelik Dönemi
I. Selim‘in şehzâdelik dönemi, onun hayatında önemli bir yer tutar. Babası Şehzâde Bayezid’ın Sancak Beyliği nedeniyle 1470 yılında Amasya‘da doğdu. II.Beyazid‘ın babası ve Osmanlı Sultanı olan Fatih Sultan Mehmet 3 Mayıs 1481‘de vefat edince Cem Sultan olaylarından sonra başa geçen II. Beyazid oğlu Şehzâde Selim’i 1481 yılında Trabzon sancak beyi olarak tayin etmişti. Şehzâde Selim, 1481-1510 yılları arasında yaklaşık 29 yıl boyunca Trabzon’da valilik yapmıştır. Trabzon’da valilik yaptığı sırada devlet işlerinin yanında ilim ile de uğraşan Şehzâde Selim Mevlana Abdülhalim Efendi’nin derslerini takip etmiştir.
I. Selim daha şehzâde iken bile pek çok şeyin farkındaydı. Osmanlı Devleti’nin önemli unsurlarından olan Türkmenlerin mutsuzluğunu ve Safevi Devleti’ne yakınlaştıklarını ve yöneldiğini fark etmiştir. Türkmenleri geri Osmanlı Devletine bağlamak adına Gürcüler üzerine 1508 yılında bir sefer düzenlemiştir. Daha şehzâdelik döneminde seferlere başlayan Şehzâde Selim‘in ileride başaracakları daha o günden belli gibiydi. Bu seferlerin en önemlisi olan Kütayis seferinde, Kars, Artvin, Erzurum illerini ve diğer birçok ili fethedip Osmanlı‘ya bağlamıştır. Hatta devlet töresine göre elde edilen ganimetin beşte birini devletin hazinesine katması gerekirken, onu da mücahit Türkmenlere bırakmıştır.
Şehzâdelik döneminde başardıkları, cesur ve sert mizacı onu Osmanlı ordusunda, yeniçeriler arasında popüler ve kendilerine yakın bir şehzâde olarak tanınmasını sağladı. Ve bu popülerlik şüphesiz ileride kendisine işe yarayacaktı.
Selim’in Taht Kavgaları ve Tahta Çıkışı

Şehzâde Selim, devlet işlerinin kötüye gittiği ve babası II. Beyazid’ın tahttan çekileceğini öğrenmişti. Dedesi Fatih Sultan Mehmet’in yayınladığı Fatih Kanunnamesi’ne göre, hükümdar olan şehzâde diğer kardeşlerini öldürecekti. Şehzâde Selim, Trabzon valiliği yaptığı sırada cesareti, başarıları ve zekası sayesinde Yeniçeri gücünü arkasına almıştı. Yavuz kardeşleri Korkud ve Ahmed’in hareketlerini yakından takip edip izliyordu.
II. Beyazid, en büyük oğlu Şehzâde Ahmet’i tahta çıkarmak istediği düşünülmektedir. Şehzâde Ahmet’in babası II. Bayezid’in ölümünden önce kendisini tahta hazırlamak amacıyla onu İstanbul’da konumlandırdığı ve güçlü bir destekçi kitlesi oluşturduğu bilinmektedir.
Yavuz Sultan Selim’e Trabzon haricinde Kefe sancağının verilmesi de teklif edilmiştir lâkin Selim bunu kabul etmemiştir. Anadolu’da nereyi istersen verelim önerisi gelse de, istediği gibi bir cevap alamayınca derhal Kırım Hanı’ndan aldığı kuvvetle Silistre yoluyla Rumeli’ye (Balkanlara) geldi. Ayrıca Şehzâde Selim’in bu hareketinden önce, Şehzâde Korkud da babasından izin almaksızın Antalya’dan kalkıp Manisa’ya gitmişti. Bu hareketleri doğru bulmayan Şehzâde Ahmed; babası II. Bayezid’dan Korkud ve Selim’i öldürtmek için izin istemiş ise de Bayezid bunu kabul etmemiştir.
Selim‘in Rumeli’den Anadolu’ya geçeceği haberi gelince, Selim karşıtı kişiler Selim‘e karşı bir ordu yollanmasını gündeme getirmiştir. Selim yolladığı elçilerle asi bir tavrı olmadığını, babasına saygılarını arz etmek için geldiğini beyan etmiş ve kendisine nasihat için babası tarafından yollanan elçiye itibar etmiş, bunun üzerine İstanbul’a dönen elçi şehzâdenin babasının elini öpmek için geldiğini söylemiştir. Yine Selim‘e karşıtı kişiler tarafından buda reddedilmiş ve Selim‘in üzerine Rumeli Beylerbeyi Hasan Paşa’yı göndermişler, ancak Hasan Paşa savaşmaksızın Edirne’ye dönmüştür. Bunun üzerine, Sultan II. Beyazid kendi oğlu üzerine bir sefer hazırlığına çıkmıştır.

Padişah Beyazid hastalığı ve yaşından ötürü arabayla hareket etmiştir Çukurçayır’da Selim‘in ordugahının karşısına geldiğinde, Selim karşı taraftan saldırı olmadığı müddetçe saldırılmamasını emretti. Bayezid, binmiş olduğu arabanın penceresinden elini öpmeye gelen oğlunun kuvvetleri gösterilince duygulanmış ve savaştan vazgeçerek bir anlaşma yapmıştır. Buna göre; veliaht yapılacağı dedikoduları olan Şehzade Ahmed’in veliaht yapılmayacağı temin edildi ve Bayezid tarafından şehzadelerinden hiçbirini diğerine tercih edip veliaht yapmayacağına dair ahidname yazdırıldı. Ayrıca Selim’e Rumeli’den istediği Semendire Sancağı verilmiş, bununla beraber bu sancağa Alacahisar ve İzvorvik Sancakları da ilave edilmiştir.
Ancak bu sıralarda bazı yapılan işlerden ötürü, babası Bayezid’ın verdiği ahidname’ye uymadığını anlayan Şehzade Selim, 40 bin kişilik kuvvetle, Çorlu’da babasının kuvvetlerinin olduğu ovaya girdi. Ağustos 1511 tarihinde başlayan savaşı Selim ve ordusu kaybetmiştir. Lâkin devlet adamları ve yeniçerilerin desteği ile babası II. Beyazid’ı bir nevi zorla tahttan indirerek tahta çıktı.
II. Bayezid’in ölümünden sonra, üç oğlu arasında taht kavgası başlamıştı. Bu üç oğlu; Ahmet, Selim ve Korkut’tu. Ahmet, tahta geçmek istemiş ve aynı zamanda büyük bir destek almıştı. Ancak, Yavuz Sultan Selim de tahta geçmek için mücadele etmeye karar verdi. Yavuz Sultan Selim, önce İstanbul’a gitmek istedi, ancak orada Ahmet’in güçlü destekçileri vardı ve kendi güvenliğini riske atmak istemedi. Bu nedenle, önce Bursa’ya gitti ve orada bazı güçlü taraftarlarını topladı.
Daha sonra, Yavuz Sultan Selim Anadolu’dan İstanbul’a doğru yürüyüşe geçti ve Ahmet’in ordusuyla karşılaştı. İki ordu arasındaki savaşta, Yavuz Sultan Selim galip geldi ve Ahmet öldürüldü. Korkut ise kendisine destekçi bulamadı ve Selim‘in sultanlığını tanıdı. Saruhan Sancakbeyliği’ne tayin edildi. Yavuz Sultan Selim, ağabeyinin fikrini öğrenmek için, bazı devlet adamlarının ağzından padişah olmasını arzu eder tarzda mektuplar yazdırdı. Şehzâde Korkut’un, mektuplara müspet cevaplar vermesi üzerine, Manisa kuşatıldı. 1513’te Bergama yakınlarında yakalanan Korkut, Bursa’ya götürülürken Emet yakınlarında Eğrigöz’de öldü. Bursa’da Orhan Gazi Türbesi civarına defnedildi. Cenazesi daha sonra Muradiye Külliyesi içindeki Şehzâde Ahmed Türbesi’ne nakledilmiştir.
Yavuz Sultan Selim’in İran Seferi

Yavuz Sultan Selim ile İran’da bulunan Safevi Devleti’nin şahı, Şah İsmail arasında bir musibet çıkacağı açıkça ortadaydı. Şah İsmail Şii mezhebini yaymak ve Anadolu’da hakimiyet sağlamak istiyordu. Yavuz Sultan Selim’in İran seferi, Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını güvence altına almak ve Safevileri kontrol altına almak amacıyla yapıldı. Bu sefer, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde gerçekleştirilen en uzun seferlerden biridir ve Yavuz Sultan Selim’in askeri dehasının ve liderlik becerilerinin bir göstergesidir.
Seferin başlangıcı, 1514 yılının başlarında Yavuz Sultan Selim’in Anadolu’daki Osmanlı birliklerini toplamasıyla başladı. Yavuz Sultan Selim, büyük bir ordu topladı ve bu orduyla İran’ın doğu sınırlarına doğru yürüyüşe geçti. Yavuz Sultan Selim, Erzincan üzerinden Tebriz’e doğru ilerleyen Safevi ordusunu durdurmak için harekete geçti. 23 Ağustos 1514’te gerçekleşen Çaldıran Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu zafer kazandı ve Safevi ordusunu yendi. Bu zafer, Osmanlı İmparatorluğu’nun İran topraklarına ilerlemesinin önünü açtı. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşı’nın ardından İran’ın doğusuna doğru ilerledi. 1515 yılında, Safevilerin başkenti Tebriz’i ele geçirdi ve burada büyük bir zafer kazandı. Tebriz’in ele geçirilmesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun İran üzerindeki hakimiyetini sağladı.
Ancak, Yavuz Sultan Selim’in İran seferi sadece askeri bir harekat değildi. Sefer boyunca Yavuz Sultan Selim, İran’da yaşayan Türkmenlerin güvenliğini ve haklarını korumak için çaba harcadı. Ayrıca, sefer sırasında Yavuz Sultan Selim, dini liderleri ve entelektüelleri İstanbul’a davet ederek Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel hayatını zenginleştirdi. Yavuz Sultan Selim’in İran seferi, Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını güvence altına aldı ve İran’ın Türkmen nüfusunu korudu. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu’nun İran üzerindeki hakimiyetini sağlayarak bölgedeki siyasi ve askeri gücünü artırdı.
Turnadağ Savaşı
Dulkadiroğulları Beyliği’nin üzerine Şehsüvaroğlu Ali Bey yollanmış, 12 Haziran 1515’te kazanılan Turnadağ zaferi ile de beylik toprakları Osmanlı’ya geçmiştir. Ramazanoğulları Beyliği kendiliğinden teslim olup Osmanlı’ya tabii olmasıyla Anadolu’da birlik sağlanmıştır.
Yavuz’un Mısır Seferi: Mercidabık ve Ridaniye Muharebeleri
Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi, Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesinde önemli bir adımdı ve Mısır’ın fethi, İslam dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bu sefer, 1516-1517 yılları arasında gerçekleşti ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Mısır’ı ele geçirmesine ve Memlük Devleti’ni yıkmasına neden oldu. Sefer öncesi, Osmanlı İmparatorluğu ile Memlük Devleti arasında birçok kez çatışmalar yaşanmıştı. Yavuz Sultan Selim, öncelikle Şam’da topladığı ordusu ile Mısır’a doğru ilerlemeye başladı. 24 Aralık 1516’da, Osmanlı İmparatorluğu ile Memlük Devleti arasında Mercidabık Savaşı gerçekleşti ve Osmanlı İmparatorluğu, Memlük ordusunu yendi. Bu savaşın ardından Yavuz Sultan Selim, Kahire’ye doğru ilerlemeye başladı.
Yavuz Sultan Selim ve ordusu, Nil Nehri boyunca ilerleyerek Kahire’ye doğru ilerledi. Yol boyunca, birkaç Memlük kalesi ele geçirildi. Ancak, Mısır’a giden yolu kapatan en büyük engel, Nil Nehri’nin üzerindeki el-Kanatir Köprüsü idi. Köprü, Memlük ordusunun koruması altındaydı ve Osmanlı ordusunun ilerlemesi için öncelikle bu köprünün ele geçirilmesi gerekiyordu. Yavuz Sultan Selim, köprüyü ele geçirmek için bir plan hazırladı. Planına göre, Osmanlı ordusu köprüyü ele geçirdikten sonra, Nil Nehri’nin suyunu keserek Memlük ordusunu susuz bırakacaktı. Plan başarılı oldu ve Osmanlı İmparatorluğu, el-Kanatir Köprüsü’nü ele geçirdi. Osmanlı ordusu, Nil Nehri’ni geçerek Kahire’ye doğru ilerlemeye devam etti. 22 Ocak 1517’de, Kahire yakınlarındaki Ridaniye’de Memlük ordusu ile karşılaştılar. Yavuz Sultan Selim’in ordusu, Ridaniye Savaşı’nda Memlük ordusunu yendi ve Kahire’ye girdi.
Mısır’ın fethi, Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünü artırdı ve İslam dünyasında büyük yankı uyandırdı. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz’deki ticaret yollarına da hakim olmasını sağladı. Bu da Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisine büyük bir katkı sağladı. Mısır’ın fethinden sonra, Yavuz Sultan Selim, Memlük Devleti’nin son hükümdarı Tumanbay’ı idam ettirdi ve Memlük Devleti’ni tamamen ortadan kaldırdı. Daha sonra, Suriye’yi ele geçirmek için harekete geçti ve Halep, Şam ve Trablusgarp’ı fethetti.
Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi, Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesinde önemli bir adımdı. Osmanlı İmparatorluğu, bu seferle Akdeniz ve Kızıldeniz’deki ticaret yollarına hakim oldu ve bu da Osmanlı ekonomisine büyük bir katkı sağladı. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu, İslam dünyasında güçlü bir konuma sahip oldu ve Yavuz Sultan Selim’in liderliği altında reformlar gerçekleştirildi. Yavuz Sultan Selim, Mısır’ın fethinden sonra “Halife” unvanını alarak, İslam dünyasında daha da güçlü bir lider konumuna geldi. Ayrıca, Yavuz Sultan Selim’in liderliği altında, Osmanlı İmparatorluğu’nun gücü ve etkisi genişlemeye devam etti. Bu sebeple, Yavuz Sultan Selim, Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli liderlerinden biri olarak kabul edilir ve tarihte önemli bir yere sahiptir.
Yavuz’un Ölümü ve Sonrası
Yavuz Sultan Selim’in ölümü, 1520 yılında gerçekleşmiştir. Yavuz Sultan Selim’in ölüm nedeni, günümüzde tam olarak bilinmemektedir. Bazı kaynaklar, Yavuz Sultan Selim’in ölümünün doğal nedenlerden kaynaklandığını belirtirken, diğer kaynaklar ise zehirlendiği yönünde spekülasyonlar yapmaktadır. Yavuz Sultan Selim’in ölümü, Osmanlı İmparatorluğu’nun hükümdarlık yapacak yeni padişahını belirleme sürecini başlatmıştır. Bu süreçte, Yavuz Sultan Selim’in oğlu, Şehzade Süleyman tahta geçmiştir ve Osmanlı İmparatorluğu’nun onuncu padişahı olarak hükümdarlık yapmıştır.
Yavuz Sultan Selim’in ölümü, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Yavuz Sultan Selim, Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş sınırlarını oluşturan toprakları fethetmiş, İran’ı yenilgiye uğratmış ve Safevi İmparatorluğu’nun lideri Şah İsmail’i tahtından indirmiştir. Ayrıca, Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethetmesiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz’e açılan kapısı güçlendirilmiştir.
Yavuz Sultan Selim’in ölümünden sonra tahta oğlu I. Süleyman ya da bilinen adıyla Kanuni Sultan Süleyman geçmiştir.