- Orhun Alfabesi: Orhun Yazıtları olarak da bilinen bu alfabe, 8. ve 10. yüzyıllar arasında Göktürk Kağanlığı döneminde kullanılmıştır. Göktürkler, Moğolistan ve Orta Asya’da hüküm süren bir Türk imparatorluğuydu. Orhun Alfabesi, 38 harften oluşur ve dikey bir yazı sistemidir. Bu alfabe, Türk tarihindeki en eski yazılı belgelerin kaydedildiği önemli bir döneme işaret eder.
- Uygur Alfabesi: Uygur Türkleri tarafından Orta Asya’da kullanılan bir başka önemli yazı sistemidir. 8. yüzyılda Uygur Kağanlığı döneminde geliştirilmiştir. Uygur alfabesi, dikey bir yazı sistemine sahip olup, 24 harften oluşur. Bu alfabe, Budizm ve Maniheizm gibi dinlerin metinlerinin çevirisinde ve kaydedilmesinde yaygın olarak kullanılmıştır.
- Arap Alfabesi: Türkler, İslam’ın yayılması ve Arap kültürünün etkisiyle Arap alfabesini benimsemiştir. İslamiyet’in kabulünden sonra Türkler, Arap alfabesini kullanarak Türkçe metinler yazmıştır. Bu dönemde, Türk edebiyatı büyük bir gelişme göstermiştir. Arap alfabesi, Türkçe’nin ses yapısına tam olarak uymadığı için bazı eklemeler ve değişiklikler yapılmıştır.
- Latin Alfabesi: Türklerin günümüzde en yaygın olarak kullandığı alfabe, Latin alfabesidir. Türkiye’de 1928 yılında gerçekleştirilen dil devrimiyle birlikte Arap alfabesi yerine Latin alfabesi benimsenmiştir. Bu değişiklik, Türk dilinin seslerini daha tutarlı bir şekilde yazmaya olanak tanımış ve okuryazarlık oranını artırmıştır. Latin alfabesi, Türkiye başta olmak üzere diğer Türk dili konuşan ülkelerde de resmi yazı dilinin temelini oluşturur.
Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler
1. Orhun Alfabesi
Orhun alfabesi ya da Göktürk alfabesi, Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler arasındadır, 4‘ü ünlü olmak üzere 38 tane harf içermektedir.
Göktürk Kağanlığı ve önceki dönem Türk kağanlıkları tarafından kullandığı bilinmektedir. 7.yy‘dan 10.yy‘a kadar kullanılan alfabede av hayvanları ve günlük kullanılan silahların damga olarak kullanıldığı görülür. Göktürk Kağanlığı’nın hükümdar hanedanı Aşina boyuna ait damgada, silah olarak kullanılan ok ve yay figürü yazım şeklinde kendini belli eder.
Orhun Yazıtları olarak da bilinen bu alfabe, 7. ve 10. yüzyıllar arasında Göktürk Kağanlığı döneminde kullanılmıştır. Göktürkler, Moğolistan ve Orta Asya’da hüküm süren bir Türk imparatorluğuydu. Orhun Alfabesi, 38 harften oluşur ve dikey bir yazı sistemidir. Bu alfabe, Türk tarihindeki en eski yazılı belgelerin kaydedildiği önemli bir döneme işaret eder.
Orhun Yazıtları

Orhun Yazıtları ya da Göktürk Yazıtları, Orhun alfabesiyle yazılmış (Birçok kişi ilk Türkçe yapıt olarak bilse de ilk Türkçe yapıt Çoyr Yazıtıdır) Türklerin devlet anlayışı, töre , kültürel ögeler, komşuları ve soydaşlarıyla olan ilişkileri ve sosyal/günlük hayata dair pek çok bilgi içermektedir.
Orhun Yazıtları, milli duygunun yüksek olduğu bir şekilde yazılmıştır. “Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer denizi delinmedikçe ilini töreni kim bozabilir? Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı’na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.”
2. Uygur Alfabesi
Eski Uygur alfabesi, Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler arasındadır. Uygur Türklerinin ticarete, şehir hayatına ve yerleşik hayata eğilimleri onları Orta Asya kavmi olan Soğutlara yakınlaştırmıştır. Daha sonra Soğut alfabesini öğrenip kendi dilleri olan Uygur alfabesini geliştirmişlerdir.

Uygur Türkleri tarafından Orta Asya’da kullanılan bir başka önemli yazı sistemidir. 8. yüzyılda Uygur Kağanlığı döneminde geliştirilmiştir. Uygur alfabesi, dikey bir yazı sistemine sahip olup, 24 harften oluşur. Bu alfabe, Budizm ve Maniheizm gibi dinlerin metinlerinin çevirisinde ve kaydedilmesinde yaygın olarak kullanılmıştır. Eski Uygur alfabesi 22 harften oluşur, 4‘ü ünlü, 18‘i ünsüz kelimedir ve yukarıdan aşağıya doğru yazılır.
Uygur alfabesi ise bazı değişiklikler ile Türkçeye uyarlanmıştır. Harf sayısı 14’tür. Bunlardan 3’ü ünlü, 11’i ünsüzdür, sağdan sola doğru yazılır. Z hariç tüm harfler bitiştirilir. Bu alfabe, 8.-17. yüzyıllar arasında Doğu Türkistan, Harezm ve Altın Ordu bölgelerinden İstanbul’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada kullanılmıştır.
3. Arap Alfabesi
Arap alfabesi, Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler arasındadır. Türklerin İslam’a kabul ve geçişinden sonra ki dönemler: Yani 10. yy’dan sonraki Türk-İslam devletlerinde kullanılmıştır.
Arap Alfabesi: Türkler, İslam’ın yayılması ve Arap kültürünün etkisiyle Arap alfabesini benimsemiştir. İslamiyet’in kabulünden sonra Türkler, Arap alfabesini kullanarak Türkçe metinler yazmıştır. Bu dönemde, Türk edebiyatı büyük bir gelişme göstermiştir. Arap alfabesi, Türkçe’nin ses yapısına tam olarak uymadığı için bazı eklemeler ve değişiklikler yapılmıştır.
Aynı zamanda Osmanlı Devleti, Arap ve Fars harflerinden oluşan Osmanlı Türkçesini kullanmıştır. Bu yeni bir alfabe değildir, Arap ve Fars alfabesinin harflerinden doğmuştur.
4. Latin Alfabesi
Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun“un kabulü ile Arap alfabesi ve Fars alfabesinden oluşan Osmanlı Türkçesi yerine Latin alfabesi kullanmaya başladı. Latin Alfabesi, Türklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler arasındadır
Türklerin günümüzde en yaygın olarak kullandığı alfabe, Latin alfabesidir. Türkiye’de 1928 yılında gerçekleştirilen dil devrimiyle birlikte Arap alfabesi yerine Latin alfabesi benimsenmiştir. Bu değişiklik, Türk dilinin seslerini daha tutarlı bir şekilde yazmaya olanak tanımış ve okuryazarlık oranını artırmıştır. Latin alfabesi, Türkiye başta olmak üzere diğer Türk dili konuşan ülkelerde de resmi yazı dilinin temelini oluşturur.
Türklerin kullandığı Latin alfabesine, orijinal Latin alfabesinde kullanılan bütün harfleri kullanmadığı ve yeni harfler türettiği için Türk asıllı Latin alfabesi de denmektedir. Örneğin (Ç, Ş, Ğ, I, İ, Ö, Ü), ya da (X, Q). Aynı zamanda Türk alfabesinde harflerin okumu Batı dillerindeki harflerin okunuşundan farklıdır.
Mustafa Kemal Atatürk, Harf devrimi hakkında ““Bugün yapmak zorunda bulunduğumuz çok değerli bir iş daha vardır: Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmek… Kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya, bütün yurttaşlara öğretiniz… Bunu yurtseverlik, ulusseverlik görevi biliniz.” demiştir.